Mali Sonuçlar Nasıl Okunmalı? / HALK YATIRIM

Mali Sonuçlar Nasıl Okunmalı?

Borsa İstanbul’da işlem gören şirketler önümüzdeki ay 2018 2. çeyrek finansal sonuçlarını açıklamaya başlayacaklar. Finansal raporların analizi konusunda akademik eğitim almamış ve uzmanlık derecesinde bilgi sahibi olmayan bireysel yatırımcılar bu raporlara bakarak kendi analizlerini nasıl yapabilirler ve öncelikli olarak nelere dikkat etmelidirler?

Başlamadan belirtelim. Nasıl ki, iyi bir öğrencinin esas amacı yüksek notlar almak değil, iyi bir birey olarak yetişmek ve hayata doğru bir şekilde hazırlanmaksa, şirketlerin de esas amacı kâr etmek değil, faaliyetlerini doğru bir şekilde sürdürmek ve gerek müşterileri, gerek rakipleri karşısında itibarlarını güçlü tutmaktır. Bu açıdan, yüksek notlar almak veya yüksek kârlar elde etmek amaç değil, sonuçtur. Bununla beraber, ticari kuruluşlar için temel finansal hedefin ayakta kalabilmek ve büyüyebilmek için uzun vadeli ve sürdürülebilir kârlılık olduğunu, finansal sonuç raporlarının da şirketlerin bu yoldaki çabalarının dönemsel karneleri olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, bilinçli yatırım kararları verebilmek için finansal sonuç raporlarının (bilanço, gelir tabloları, ekleri ve dipnotları) incelenmesi gerekir.

 

Amatör ruhla ve yatırım perspektifi ile bir şirketin finansal sonuçlarını incelerken dikkat edilmesi gereken bazı basit çıkış noktaları vardır. Bunları, şirketin büyümeye devam etmesi, finansal kalemlerinin istikrarlı seyretmesi, bilançoda aktif — pasif dengesinin sağlığı, gelirlerinin ülke büyümesi ve enflasyon ile orantılı artışlar sergilemesi, ana faaliyet alanlarından elde ettiği gelirlerin sürekliliği, yatırım ihtiyacı varsa gerekli kaynaklara sahip olması ya da dışarıdan kaynak sağlayabilme imkânı, son olarak da dönemsel olarak net kâr sağlayabilme kapasitesi ve bu kârlılığı ortaklarına değer olarak yansıtabilme başarısı şeklinde sayabiliriz. Elbette, dikkat edilmesi gereken daha bir çok parametre ve çevresel koşul olacaktır, ancak başlangıç olarak bu kriterlerin gözden geçirilmesi önemli. Burada sıraladıklarımızı finansal sonuç tabloları üzerinden nasıl ölçebileceğimizi kısaca anlatalım.

Büyüme, ekonomik hedeflerin en başında gelen kavramlardan biridir. Bir ülke ekonomisinin büyümesi istihdam artışı, sosyal refahın sağlanması, gelir adaletinin tesisi vb. birçok ek fayda sağlama açısından nasıl önemliyse; şirketlerin aktiflerinin büyümesi, satış gelirlerinin ve hacimlerinin artması, müşteri tabanın genişlemesi vb. gelişmeler de şirket değerinin artması açısından eş derecede önemlidir. Finansal raporlar üzerinden büyümenin ölçülmesi için çok sayıda kaleme bakılabilir, ancak temel olarak bilançolarda aktiflerin büyüme trendine ve gelir tablolarında satış gelirlerinin büyüme trendine çeyreksel ve yıllık dönemler itibariyle bakılabilir.

 

Finansal kalemlerin istikrarlı seyretmesi, şirketlerin bütçe ve planlama yaparken tutarlı ve erişilebilir hedefler belirleyebilmesi açısından kritiktir. Bununla beraber, kalemlerin dalgalı seyri de her zaman olumsuz yorumlanamaz. Ancak, özellikle bilançoda aktif tarafta yer alan uzun vadeli varlıkların ve pasif taraftaki uzun vadeli kaynakların dengeli seyretmesi veya varsa dalgalanmaların dip notlarda tatminkâr gerekçelerle açıklanması gerekmektedir. Aksi durumda, varlıkların ve kaynakların başarılı yönetilemediği düşünülebilir.

Aktif — pasif dengesinin sağlığı, bir şirketin faaliyetlerini organize ederken kullandığı varlıkların kalitesi ve bunların iç veya dış kaynaklarla finansmanının başarısı son derece önemlidir. Muhasebe kuralı gereği, aktif büyüklüğü her zaman pasif büyüklüğüne eşittir. Ancak, bu eşitliğin nasıl sağlandığı, yani kısa ve uzun vadeli varlıkların nasıl bir borç ve öz kaynak dengesi ile yönetildiğine dikkat edilmelidir. Örneğin, kısa vadeli borçları yüksek olan bir şirketin faiz oranlarındaki dalgalanmalara karşı kırılganlığı daha fazla olacağından riski de daha yüksek kabul edilebilir. Faaliyet alanının gerektirdiğinden daha yüksek öz kaynak ile aktiflerini finanse eden bir şirket ise düşük kaldıraç kullanımı nedeniyle olası fırsatlara karşı rakiplerine karşı dezavantajlı olabilir.

 

Gelirlerin reel bazda büyümesi, şirketin faaliyet gösterdiği ülkenin veya ihracat pazarlarının büyümesinden ne derece faydalandığının ve ürün ya da hizmet fiyatlarının maruz kalınan enflasyon ile uyumlu yönetilip yönetilmediğinin göstergesi olarak takip edilmektedir. Bunun için gelir tablosunda yer alan satış ve kârlılık rakamlarına bakılabilir. Reel açıdan pozitif büyüme oranlarının görülmesi, şirketin faaliyet performansı açısından olumlu yorumlanır.

Ana faaliyet alanlarından elde ettiği gelirlerin sürekliliği, şirketlerin temel finansal performansının ve istikrarının ölçülmesi açısından önemlidir. Şirketlerin, arsa veya bina satışı, hisse devri, kanuni ödemeler vb. esas faaliyet dışı işlemlerinden kaynaklanan tek seferlik ve düzenli olmayan gelir ve giderler, vergi öncesi veya vergi sonrası net kârlılığı dalgalandırdığından ana faaliyetlerden elde edilen (operasyonel) kârlılık arındırılmış olarak incelenmelidir. Bu açıdan, genel olarak FAVÖK (faiz amortisman ve vergi öncesi kâr) rakamına bakılır. Bu rakamı hesaplamak için, gelir tablosunda yer alan esas faaliyet karına amortisman giderleri (bazı uygulamalarda ek olarak kıdem tazminatı) eklenir. “FAVÖK / Net Satışlar” oranı ise “FAVÖK marjı” olarak isimlendirilmektedir ve şirketlerin performansını ölçmek için kullanılan en önemli kârlılık göstergelerinden biridir. Rakamın yüksekliği ve dönemler itibariyle artması pozitif yorumlanır.

Yatırım ihtiyacı varsa gerekli kaynaklara sahip olması ya da dışarıdan kaynak sağlayabilme imkânı, genel olarak şirketin tüm mali görünümü ile ilgili bir konudur ve finansal tablolar bu konuda önemli ipuçları sunabilir. Şirketlerin öz kaynaklarında yüksek tutarlı yedekler ve kâr birikimleri olması ya da düşük yabancı kaynak kullanımı ileride doğabilecek yatırım harcamalarının düşük maliyetlerle ve uygun koşullarla finanse edilmesi açısından destekleyici göstergelerdir. Büyüme döngüsünde olan ve yatırım ihtiyacı bulunan ya da değişen ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik gelişmelere ayak uydurması gereken bir şirketin elverişli bir mali yapıda olması yatırımcılar açısından tercih edilme sebebi olmalıdır.

 

Dönemsel net kâr sağlayabilme ve bu kârlılığı ortaklarına değer olarak yansıtabilme kapasitesi ise bir şirketin ortağı olmanın temel motivasyonu olan gelirden pay alma ya da şirketin büyümesi amacına hizmet ettiğinden nihai hedef olarak kabul edilebilir. Başta da söylediğimiz gibi, şirketler için kâr elde etmek amaç değil sonuç olmalıdır; ancak yatırımcılar açısından portföylerinin büyümesi ve gelir elde etmek ana hedef olduğundan şirket değerinin artması ve/veya temettü ödemesi almak ana tercihtir. Net kâr (veya zarar) rakamı, gelir tablolarında en altta yer alan satırda gösterilir ve tüm dönemin sonucunu verir.

Borsa İstanbul 30 endeksinde yer alan bankacılık dışı şirketlerin 1Ç18 için açıkladıkları sonuçlara yıllık bazda bakarak yukarıda paylaştığımız temel göstergeleri ele aldığımızda bazı şirketlerin başarılı performansları ile, bazılarının ise zayıf performansları ile dikkat çektiğini görüyoruz. Aşağıda, açıklanan sonuçlar üzerinden yapılabilecek bir örnek değerlendirmeyi görebilirsiniz:

Pegasus (PGSUS): Şirketin, 1Ç18’de yıllık bazda %61 aktif büyümesi ile BIST 30 şirketleri arasında aktiflerini en güçlü büyüten şirket olduğunu görüyoruz. Satış gelirlerinde yıllık %35 artış yakalayan şirket bu alanda da dikkat çeken bir büyüme elde etti. Kısa vadeli borçlarının oranı görece düşük kalan şirketin 1Ç18’de beklentilerin ve geçen yılın altında net zarar rakamı açıklaması da olumlu görünüyor. Şirketin operasyonel kârlılığı ise beklentileri aştı. FAVÖK ortalama piyasa beklentisinden daha iyi gelirken şirketin marjlarında da artış görülüyor. Artan petrol fiyatlarına rağmen birim giderlerde azalma görülürken birim gelirlerde ise artış görülüyor. Şirketin finansal performansındaki istikrarına baktığımızda bilanço kalemlerinde genel olarak düzenli ve fazla dalgalanma göstermeyen bir seyir izleniyor. Aktif — Pasif dengesi açısından ise, şirketin uzun vadeli kaynak kullanımının daha yoğun olması, faiz dalgalanmalarına karşı duyarlılığının düşük olduğunu ve görece güçlü bir finansman kalitesi olduğuna işaret ediyor. Şirketin yatırım ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklara erişim kalitesi de yüksek görülüyor.